30 Ağustos 2011 Salı

berberli



çok sıkılıyordum. berber dükkanında oturup fotomaçın iddaa ekine bakıyordum. küçükken 2011 yılı bambaşkaydı kafamda hiç böyle değildi. uçan araba falan vardı, ''dortmunda güvenen üzülmez'' diyen adam yoktu. lazerli ekşınlar umuyordum ama olmadı. kısmet değilmiş.


yaklaşık on dakika önce berber kişinin telefonu çalmış ''abi bi dakika çok önemli bir işim var'' diyerek kapıya doğru yürüyüp telefonu ''nergiz ne var yine amınakoyim!'' diyerek açmıştı. (romantizm ♥) o zamandan beri de kendisini gören olmadı.






berberin gitmesini fırsat bilen berberin çırağı ve hapçı tipli arkadaşları jölenin waxın dibine deydirmişti. dadanmak eylemini daha iyi anlatacak bir görüntü olamazdı. jölenin dibine ekmek banacaktı resmen hayvanlar. ama olacak şeyler tabi bunlar. berberlik mesleğinin en büyük sorunu. dışarıdan bakınca berberlerin böyle bir derdi olacağı akıllara gelmez. çünkü sinemada berberlik mesleği çok yanlış aktarılıyor. berberli film deyince aklıma şu aşağıdaki pezevenkten başka bir şey gelmiyorsa bu sinema sektörünün ayıbıdır.






ben ise kel bir insan olarak bir berber dükkanında çok kötü bir yerli sit com esprisi gibi duruyordum. sadece bayramlarda amcayla dayıyla aynı ortamdayken izlenen ve amcanızın çok çoşkulu güldüğü espriler gibi. amcanız güldükçe ''yapma böyle amca coşma daha fazla'' diye yalvarırsınız içinizden fakat nafile... öyle bi durum yani. gani müjde-birol güven ortak yapımı esprisi gibi.


burada olma sebebim olan ve benim on dakikadır ensesini izlediğim arkadaşım ise sebebsiz bir neşe yaşıyordu. uzun süre adam ensesine bakmak çok sıkıntılı bir durum olduğu için arada aynaya bakıyordum ve aynaya her baktığımda göz göze geliyorduk. her seferinde bana göz kırparak gülümsüyordu. sıkıntıdan ölecek gibiydim.



berber sandalyesinde oturan denyo arkadaşım dışında sıra bekleyen bir eleman daha vardı. çok önemli işleri varmışçasına paso saatine bakıp üff püff yapıyordu. berberin saçına bir kat daha jöle basmakta olan çırağına ''berber ne zaman gelecek'' diye sordu. çok jöleli çırak ''küşrşat abim (berber kişi oluyor bu)birazdan gelir, bu aabinin (denyo arkadaşım oluyor bu da) en fazla 10 dakikalık işi var, diğer abinin de (bu da benim) berberlik bi işi yok zaten ehekse meherre'' diye güldü. hapçı arkadaşları daha da coşkulu güldü. kimsenin yüksek sesle dile getirmediği ama gayet de ortada olan yerli sit com esprisi daha da netleşti. daha da bi tırtlaştı. hatta sikko dizinin adresi atv de yayınlansa kimse yadırgayacak kadar...




çırak piç hemen ''kızmadın di mi abi dur sana çay vereyim çay içersin di mi?'' diye esnaf bağlaması çekti. arkadaşımın neşesine neşe katılmıştı bu küçük şaka ile.



kabul ettim. çaylarımız geldi. biraz sonra berber kişi de geldi. arkadaşım çayını bana emanet etti. ne gereği varsa ''içme sakın!'' diye uyardı da. berber geldiği gibi geyiğe sardı. ''feneri düşüremezler abi'' den ''somalisini skeyim memlekette bu kadar aç var abi haksız mıyım?'' a uzanan sihirli bir on dakika geçti. arkadaşımın işi bitmişti. berber beklettiği için bir kez daha özür diledi. olaylar tatlıya bağlandı.

bu arada ne çok berber dendi di mi lan? normalde 2 yıldır blogda bir kez bile berber dememiştim resmen acısını çıkartıyorum. berbere boğdum postu.


dükkandan çıktığımızda ''Die Hard serisinin en süper filmi hangisi'' geyiğine girmiştik (bence her türlü die hard 2 basar alayına) ve ekşınsız geçen sıkıntı dolu ömrüme küfürler ediyordum. zerre holivud ekşını tadı alamadan geçmişti 27 sene. o anda vroooaaam sesi geldi arkamdan ve yanımdan hızla bir motor geçti. önce arkasından küfür ettim ama düşününce çok da kötü bi şey değildi. neticede Kardeşler Pide Salonu sağolsun hayatıma biraz ekşın katmıştı.








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder