19 Ocak 2014 Pazar

yine otomatikçilik







...alnında çok büyük harflerle ''ÇOK SARHOŞ'' yazıyordu. ''ananıskiym çok fena sarhoş. abi sen kaç kurtar kendini benim yapacak bişeyim yok ben bu adamın alnıyım neticede ama sen ne olur kaç:(('' dedi alnı bana. bu hafifçe kızarmış ve geniş alın çok haklıydı. 


   alnın sahibi  o gece tanıştıgım bi arkadaşımın yanında getirdiği eleman ''kardeşim kadın rakı gibidir. soğuk su ister, buz ister, peynir ister, haydari ister... bitmez istekleri'' diye çok pis kitlemişti. eleman bunu bi yerden aldıysa gerçekten de internet yasaklansın amınakoym memlekette. sadece mynette okey oynansın... yok bunu kendi kafasından kurduysa bi bucuk saattir resmen fantazi müziğin genç prensi Baha (Bahattin Gündoğdu ya da bilinen ismiyle kısaca Baha (d. 17 Eylül 1969; Bünyan, Kayseri),) ile içiyormuşum. daha da fenası bunları anlatırken çok acaip mimikler yapıyordu. böyle Robert De Nironun bazen Ayvalıkta yazlık almak için, bazen evin dış cephesini komple kaplama yaptırmak için oynadıgı çok sikko komedi filmlerindeki mimikleri olur ya onlar gibi: 





bilen bilir yaman otomatikçiyimdir. ''haklısın abiler'', ''evet çok haklısınlar'' , ''anlıyorum hıhılar'' havada uçuşuyordu. ama çok darlanmıştım. beni uyaran alınla vedalaşmak için elemanın alnını öpüp ''ben kaçaym hacı yarın erken kalkmam lazım'' deyip uzasam mı diye düşünüyordum. o alnı öpme cidden çok saçma bi hareket olurdu. elemanın alnına baktım ''gerçekten de hiç gereği yok abi... yapma'' der gibi baktı o da bana. 

bi süre kafamı dinleyim diye ''aga ben bi lavaboya gideym'' diye izin istedim. ''adamsın'' dedi. (öffff amınakoym iyice Emre Çolak gibi) bi süre durup ''adamsınn, adams...Tony Adams'' deyip hehehe mehehe diye kendi kendine güldü


o masaya geri dönmeyi hiç istemiyordum. resmen rakı bitsin de siktir olup gideyim evde Beyaz TV de Derin Futbol izleyim diyordum. döndüğümde çok seri içip çok önemli bi işim varmış da yetişmem gerekiyormuş gibi tavırlar sergileyim, elemanlar ''ne oldu hayırdır'' diye sorduklarında da ''yeaa bu akşam dayımlar gelecekti'' derim diye düşündüm. o an aklıma gelen en süper bahanenin bu olmasından daha acaibi elemanların bunu makul karşılamasıydı. hiç ''yuh amınakoym bu saatte ne dayısı lan yalanını sikeym'' demediler çok şükür ve ben şu anda evde EMK Treylerin sunduğu Derin Futbolu izliyorum, kafa çok rahat

11 Ocak 2014 Cumartesi

hiç bir kızı etkilemeyecek filmler serisi no: 27











  Behmen  Von Bleibruck  (Nicholas Cage)  ve Falson  (bu da Ron Perlman kişisi) haçlı seferleri sırasında arap arap memleketlere adam dövmeye gelen iki şövalyedir. Behmen Von Bleibruck gibi bir adım olsa kafamı black metalden kaldıramazdım. şahane isim. etobur dinazor adı gibi amınakoym.

  neyse  filmin ilk 15-20 dakikasında sürekli bi kavga gürültü. o ara Nikılıs bazı şeyleri sorgular gibi aslında ama sorgulamaz çok boş baktığı için biz ''herhalde bişeyleri sorguluyor'' deriz. daha net açıklayabilmek için foto giriyorum: aşağıdaki fotodaki gibi manasız bir ifade ile gezer... ( Ron Perlmana da cidden yazık lan. )







  yine bir gün bi kaleye saldırırlar. çünkü o dönem gerçekten de yapacak başka birşey yoktur. insanların çok canı sıkılmaktadır bu yüzden bi kısmı kale duvarlarından taş atmak, aşağıdakilere kızgın yağ dökmek ile eyleşirken, kalanı da o kaleye saldırıp duvarlara, kapılara falan vurmaktadır. böyle böyle günlerini geçirmişler o dönemde

  bizim de çok canımız sıkılabiliyor ama neyse ki zaman geçirmek için hayvan evladı gibi kale duvarına dan dun vurmaktan başka seçenekler var günümüzde.  gerçi çok da yok lan şimdi düşündüm de benim de hayatımda en büyük heyecan 22.00 dan sonra alkol almak. normalde arıyorum eleman getiriyor.

   kapıya bira getiren mekanıı geçen hafta aradım. ''bu gece dükkan kapalı canım. cenazemiz var kayınpederi kaybettik'' dedi. canım diye hitap eden esnaf ne kadar çirkin bi olay olsa da medeni gibi anlayışlı gibi ''haa başın sağolsun abi'' dedim. bi 5-10 saniye sessizlik oldu. ''yaşlıydı zaten. Kore gazisiydi'' dedi. kafada net bişey oluşmadı o an Koreye kaç senesinde asker gönderildi bilmiyordum. ( haa sonra baktım 1950-53 arasıymış. 60 sene evvel boru deil. eleman net yaşlıymış yani.  )  hiç birşey demedim. ''ben de sigara içmeye çıkmıştım sen aradıgında'' dedi. ''abi tekrar basın sağolsun rahatsız ettim iyi akşamlar'' dedim. ''iyi akşamlar canım'' dedi kapattım. onun da çok canı sıkılıyordu belliydi.






Kaleye saldırırken vurdu kırdı arasında Nikılıs bi kadını (rahibeydi sanırım. ama olmayabilir de bilemiyorum)  yanlışlıkla öldürür ve çok üzülür. ardından Nikılıs ve Falson ''biz ne yapıyoruz lan böyle?'' diyip ordudan ayrılır. işsiz işsiz gezerler. gittikleri köyler paso vebadan kırılmış köylerdir. resmen Medieval Total War da salgın yemiş memleketler gibi.( bu arada Medieval 2 nin modu Call of Warhammer efsane lan. )




bu köylerin birinde elemanların haçlı ordusundan firar ettiği anlaşılır ve onlara bir seçenek sunulur. ya size verilen görevi yaparsınız ya da sizi yıpratırız denir. görevi seçerler. görev cadı oldugu ve vebanın sebebi oldugundan şüphelenilen bir kızı bi takım rahiplere götürmektir. bi ara Nikılıs  ''öyle şey mi olur arkadaş hangi çağda yaşıyoruz'' falan der. hahaha kerize bak amınakoym. ortaçağda bile anadolunun ücra köyüne yeni atanmış idealist laik öğretmen şekli peşinde.  oysa biz daha filmin açılışında cadılı olaylar gördüğümüz için kafalar çok nettir. zerre şüphe duymayız.


yanlarında bi rahip, bi esnaf bi asker eleman bi de genç bi eleman daha alıp kızı kafese kapatıp yola çıkarlar. kız yolda Nikılısa ''ya hoff ben masumum aslında ama beni çekemiolar yhaaa'' gibilerden bişeyler der. nikılıs inanır. yolda hr gün bi fantastiklik olur. elemanlara kurtlar saldırır, esnaf ölür. (çok da üzerinde durulmaz) biri olmadık şeyler görüp asker elemanı çok saçma bi şekilde öldürür falan... ama nikılıs hala ''bence cadı diye bişey yok. çok saçma abi sene olmuş 1400 hala nelerle uğraşıyoruz yeaa'' der. gerçekten ağır kerizdir.

bi şekilde rahip, nikılıs ve yancısı manastıra ulaşır. fakat tüm keşişler aynı hastalıktan ölmüştür. o ara ne alakaysa kızdan çok kıllanırlar acaba cadı mı lan gerçekten de diye. sonra kız gerçekten de fantastik çıkar. çok kötü efeklerle ateş saçar. sesi birden en arka sırada oturup ''oğlom sözde uofo kuposo vorso bözdö dö emenike vor'' diyen  liseli gibi kalınlaşır. o ara rahip bağıra bağıra incil ( ya da başka bişiy ama incildir lan o kesin) okur. kız normale döner. film biter. tüm dünyada bu filmi izleyenlerin yarısı otobüste izlediği için ''uyuyim biraz bari susurlukta mola da uyanır tost yerim'' demesi ile son bulur.  




17 Ekim 2013 Perşembe

bayram coşkusu:((


  ''aga bi takım işlerim var gelsene iddaa yaparız sonra da köfte rakı yaparız'' önerisinin aşırı çekici geldiği çok sıkıldığım bir gündü. zira bayramda kırklarelideydim.  bu öneriyi kabul ettim. önce iddaa bayine gittik. bayii sahibi 50 li yaşlarındaki eleman ve onunla aynı yaşlardaki yancısından başka kimse yoktu. yancı el kol hareketleri ile destekli aşırı hırsla bişeyler anlatıyordu. bazen izah etme hareketi bazen de ''orada duracaksın'' şeysi gibi hareketler...

  kuponu doldururken yancının hırslı hırslı anlattığı olayın Doktor Mustafa Eraslan ile ilgili bir anısını olduğunu anladık. burada  bilgilendirmek adına şeyediyorum. Euro D Atv avrupa falan izleyen bir emmi ya da gece içerken olmadık tırtlıkta reklamlar izlemeyi seven bir kişi deilseniz  bu isme aşine olmayabilirsiniz. eleman bitkisel bi takım olayları ''bissssmmm'' diyip çay içerken az bilimselli şekilde överek pazarlayan bi kişi . bazen izleyiciler oluyor stüdyoda o çay içerken onaylıyorlar yer yer ağlıyorlar falan. değişik şeyler oluyor.


yancının iddialarına göre kendisi Mustafa Eraslan kişisi ile karşılaşıyor. ''bakar mısınız siz Doktor Mustafa Eraslan mısınız?'' diye soruyor, karşısındaki onu gülümseyerek onaylayınca (sanırım aşağıdaki fotodaki gibi gülümseyerek) da ardından da ''senin ben doktor kere ananı bacını sikeyim yalan konuşuyormuşsun öyle diyenler var. utanmıyor musun televizyona çıkmaya orospu çocuğu'' diye sitemini dile getiriyor. hhahaha o kadar da az inandım ki. banko sıkıyorsun yaşlı ama neyse





gerek bir şey anlatırken aşırı gaza gelişiyle, gerek iki dakikalık konuşmasında 23 kez küfür edişiyle olsun yancı bana benziyordu. hatta en çok da yancı oluşu benziyordu. resmen 20 küsür sene sonraki halimi görür gibi oldum. haa şeklen öyle olmaz tabi 2030 larda illa fantastikli bi şey olur onu giyeriz. alüminyum folyo giyilir mutlaka bi şekilde. ama onun dışında esnafa yancılık müessesesi baki kalır. 

arkadaşımla olabilecek en saçma maçlara bakarken dükkana bi kız geldi. kapıdaki kiralık ev ilanı için geldiğini evi görmek istediğini söyledi. evin sahibi olan iddaa bayiisi kişi bişey demeden yancı ''alt katta oğlu var o oturuyor. deli o. boğar sizi'' dedi. kızın tabi aklı çıktı. kız bayaa korkunca yancı ''meh meh meh şaka yaptım yok öyle bişiy deli deil o normal adam'' dedi. (densizliğe gel lan) ardından evi tarif etti. o esnada iddia bayiine kuponu verdim. dört maç basmıştım ve 1 e 96 küsür oranı vardı. yancı kuponumu inceledi. 'Bundan bana da bi 20 liralık at'' diye bayiye uzattı. kupon yatınca  ''o tipini sktiğim elemanına güvendim'' diye  bana söveceği o kadar belliydi ki. 


tüm bunları geride bırakıp köfteciye gittik. köfteci geldi memlekete ne zaman geldiğimi falan sordu samimi bir ortam oldu  ''dayın buradaydı kulaklarını çınlattık'' dedi. samimiyet tavan yaptı. mekan sahibi ile samimi müşteri şekli gibi ''meh meh meh ne dediniz abi'' diye sordum ''onun ben yeğen gibi götüne koyayım hiç arayıp sormuyor pezevenk dedi'' dedi... samimiyetin biraz tadı kaçmıştı. içerken zaman geçmişti. mekanda televizyonda Rumeli TV açıktı. 






kafadan bi saat boyunca ard arda Hyundai elektrikli testere reklamı döndü. ormanda giderken yolda karşısına çıkan kütüğü kesip kenara atan ardından yoluna devam eden adamı izleyip rakı içiyorduk. ya şimdi yaşlanınca ibnelik olsun diye ben de elbette ''eski bayramlar yok artık eski bayramlar şöyle süperdi böyle megaydı'' diye saatlerce kafa skicem tabi o ayrı ama cidden yapacağımız işi skeyim.  hiç bitmeyecek gibi duran testere reklamı bitti ve  RAMÇO SHOW  adlı bir program başladı. orta okuldan tanıdığım ramazan adlı arkadaşımın Rumeli TV de programı olduğunu görünce değişik hislere kapıldım.  program genel olarak ''tekirdağdan mehmet abime okuyorum bu şarkıyı'' diyip göbek atarak geçse de celebrity bir tanıdığım olması güzel lan


neyse rakımızı içtik evlere dağıldık ...  evet bayram coşkusu:(((

3 Ekim 2013 Perşembe

hiç bir kızı etkilemeyecek filmler serisi no: 26



silvistırın olduğu 90lardaki dredd de ayrı bi şahane tabi de bu çizgi romana daha sadık. zaten 90larda yapılan çizgi roman uyarlamalarında ilk hedefinin uyarlandıkları çizgi romanı sikmek olduğunu daha önce şeyetmiştim. (daha önce dediğim de 3 gün falandır ama oraya ''üç gün evvel öyle dediydim'' yazsam hiç hoş olmazdı. şimdi böyle açıklayınca da hoş olmadı ama neyse) çizgi roman ingiliz olduğu için çoook ağır Warhammer 40K cılık var.




misal en başta yargıçların 40K nın  zabıtası  adeptus arbitesten alınması falan var. yukarıdaki eleman 40K da zabıtalık yapan bi kişi. nasıl da aynı dredd deki yargıç şekli di mi? silah, araç, şehir tasarımları da aynı kaynaktan.  normal şeyler bunlar olur öyle. bu kadar süper yapan o zaten çizgi romanını. haa ben çok mu deli takip ediyorum dredd çizgi romanlarını? hayır. bi roket atan gorillerin olduğu zoo çetesi sayıları falan vardı goriller memleketi haraca bağlamıştı yapmadıkları hayvanlık kalmıyordu bi ara onlar güzeldi de çok şeyetmedim. neyse.

nükleer savaş sonrası dünya ağır kayalardadır. işte radyasyonu olsun dünyanın çöl olması olsun falan bi takım sıkıntılar.  artık kimse ''Hoff deniz olmayan yerde yaşayamam abi ben yhaa'' diyememekte eşşek gibi deniz olmayan yerde yaşamaktadır. (her işte bir hayır var)  olaylar çölün ortasında 800 milyon nüfuslu Mega City-1 şehrinde  geçer. 800 milyon adamın biri de koskoca şehire Ayvalıkda yazlık site yapar gibi Dostlar-1 Sitesi gibi isim verilmiş olmasını yadırgamaz.    işte nükleer savaş böyle de korkunç bir olay. normalde ''ne gereği var'' diyeceğimiz şeyleri normal karşılamamıza neden oluyor. ben buradan bu mesajı aldım. ki burada sıkıntı o sondaki 1 den ziyade şehire Mega City diye isim koymak. bi kere çok iddialı. haa sorsan oranın da köftesi meşhurdur amınakoym. nükleer savaş sene olmuş ikibinikiyüz küsür ama o her şehrin köftesinin meşhur olma hadisesi aynen devam eder.




şehirdeki aşırı yüksek suç oranı ve biraz da şekil olsun diye düzeni yargıçlar sağlamaktadır. misal sen bi araba parketme davasından falan tartışmaya girdin ''vay sen girecektin de ben girecektim oraya'' diye. ortam geriliyor kavga gürültü oluyor. hoop yargıç geliyor seni de tartıştığın elemanı da dövüp gidiyor. böyle bir düzen sağlanmış. dredd bu ortamda en başarılı yargıçlardan biridir. olayı hiç gülmemek paso bi takım şeylerden hoşnutsuz bir ifadeye sahip olmaktır. ''galatasarayın schalkeyi elemesi yetmez yine de rezil oynadı sene sonu şampiyon da olamaz'' diyen Gökmen Özdenak gibi. çene yapısı falan da gökmenvari zaten. 




dredd kişisi fantastik olduğunu ilk bakışta idrak edebildiğimiz motoruyla filmin açılşında minibüsle kaçan torbacıları kovalamaktadır. elemanlar piyasada gittikçe daha da fazla yaygınlaşmakta olan SLO-MO adlı bir uyuşturucu satmaktadır. zerre mimik değiştirmeden çok süper vurdulu kırdılı ekşınlara girer ve hepsini indirir. (ya ne olacağıdı) .  merkeze gider biraz da orda memnuniyetsiz ifade yapar. merkezde kendisini yeni minyon yancısı Cassandra ile tanıştırırlar. aynı memnuniyetsiz ifade orada da devam eder. şahane minyon beybiye hiç yazmaz. ben olsam aklım çıkardı lan. direk ''okuyo musun bölüm ne'' diye yazardım. ama dredd yazmaz. gülümsemez bile pezevenk. bu arada  Cassandra psişik yeteneklere sahiptir. (cahiller bilmez buralar da hep 40K evet) bir bloktan çağrı gelir birlikte ilk görevlerine çıkarlar.






o ara ihbarın geldiği blokta olayları görürüz. Ma-Ma isimli sıkıntılı bi tip ve çetesi bazı elemanları öldürür. piyasadaki SLO-MO adlı uyuşturucunun da üreticisi bu tayfadır. Ma-Ma rolünde Lena Headey cidden başarılı. taş gibi kadının tipi çok net kaydırmışlar. ''aga gerçekten de zararlı bi şey herhalde bu uyuşturucu amınakoym'' mesajı çok güzel verilmiş. bravo. dredd yancısı ile olay yerine gidince orda bi takım tipleri döver. ''vay demek burada üretiliyormuş bu olaylar'' der. Ma-Ma nın çetesi silik hacker elemanlarıyla tüm bloğun dış cepheyi metal panellerle kapatır ki dredd kaçamasın içerde yakalayıp skertsinler diye. o ara merkezden ararlar paneller neden kapatıldı diye sormak için. hacker eleman ''yaa abi bişeye bakıodum ben yaa sıkıntı yok açarız'' falan der. merkezdeki eleman ''haa peki canım'' der ve inanır. ya da inanmaz ama düz memur zihniyeti ile ''banane lan saat olmuş 5, bu saatten sonra skerler'' der geçer.  


Ma-Ma  tüm bloklara ''bu elemanı indiren ödüllendirilecek. yardım ve yataklık edenlerin de tüm sülalesine kötü davranılacaktır'' anons yapar. bayaa  bi adam gelir dredd alayını kırar. hırs yapıp karşısına ayı gibi gatling kurup tüm binayı tararlar. milyon adam ölür ama dredd ve yancısı ölmez (o sahne cidden şahane lan:      http://www.youtube.com/watch?v=XCrWUZUPm0g   )






bi ara dredd'in minyon yancısı yakalanır. çetedeki bi takım tipler ayı gibi sarkar, laf falan atar cassandraya. şimdi dürüst olalım ben de laf atardım aga. gerçekten de çok aşırı nefis bir bayan Olivia Thirlby. bu sahneler filme gerçekçilik katmış yani.






dredd adam dövmeye devam eder. Ma-Ma dreddi dövmesi için 3 yargıç getirtir. dredd onları da döver. (hala yüzünde aynı ifadeyle) finalde gelir Ma-Ma ya kullananın olayları slov moşın gördüğü uyuşturucuyu dayar. ve camdan atar. Ma-Ma düşerken uzun uzun düşünür. gerçekten de ne fena bi insanım ben falan der. düşer ölür. dredd gülmez.  film biter. devamı gelse şahane olur.


tek sayılık Judge Minty hikayesini çok şahane kısa film yapmışlar o da çok süper. mutant, it, kopuk, serseri psyker  hepsi var. aha burdan:  http://www.youtube.com/watch?v=aavS_XUITXU

30 Eylül 2013 Pazartesi

hiç bir kızı etkilemeyecek filmler serisi no: 25



 90larda çizgi romandan film uyarlama işinin ''dur şunu da bir sikeyim'' amacıyla yapıldığının en net kanıtı spawn.  muhtemelen 2014 de çıkacak yeni çevrimi bu kadar cacık bir film olmayacak. neyse olaya geçiyim

 Al Simmons ekmeğini bir takım çok gizli operasyonlarda gerginlik yaratmak, insanların arabasını patlatmak, üzerine ateş açmaktan kazanan sinirli ve zenci bir paralı askerdir.  daha filmin açılışında durup dururken 4-5 elemanı tarayıp ardından uçaktan inip el sallayan bir araba roket atar. sonra da kar maskesini çıkarıp ''Koyduk mu'' der gibi kameraya bakar.

 bu esnada yaşlı şarapçı kılıklı bi eleman (cogliostro oluyor bu eleman) belirir. inceden bir ''olayları yakından izliyorum'' mesajı verir izleyiciye. ara ara yine belirir cog kişisi.

  işi gereği itlik hayvanlık yapmadığı zamanlarda eşi wanda ile huzurlu bir hayat sürmektedir. köpekleri falan vardır. işte al köpeği sever. zamanla al işinden rahatsız olmaya başlar. bırakmak istediğini patronu jason wynn e iletir. jason tam bir sinsi oldugu için ''tabi ki bırakabilirsin canım nalbur işletiyoruz çünkü biz hiç bir gizli operasyonumuz yok rahatça bırakabilirsin işi'' der ve bir şekilde son bir görev için kafalar. al da keriz olduğu için inanır. oysa biz filmi izlerken ''kesin büyük dümen dönüyor al ı harcayacaklar'' deriz. neticede ortamda kızıl saçlı renkli gözlü kadın var. banko bi ibnelik yapacaklar adama.



  neyse  jason beklendiği gibi elemana  ibnelik eder ve öldürür. al ölünce cehenneme gider. (ibret alın. cennet, cehennem allah falan hep var bunlar )  orada şeytanla dünyaya dönüp karısını görebilmek için bir anlaşma yapar. anlaşma gereği Clown tarafından kendisine kazık atan patronu jason ı ödürmek ile görevlendirilir.




al'ın tipi yanarken öldüğü için feci kaymıştır. çok bitik bir ortamda uyanır. ( fare falan yiyor insanlar çöplük gibi ortam işte. ) orada cog ile karşılaşır. cog ona mevzuları açıklar. ''sen öleli 5 sene oldu tekrar dirildin işte spawn oldun'' falan der. ama çok da mantıklı gelmez bunlar al kişisine. gideyim de wandayı göreyim der evine gider. oooo büyük şok. wandanın kızı olmuştur. arkadaşı terry wanda ile evlenmiştir. ve kızlarının doğu gününde al sinsi gibi izlerken inceden bi yiyişme döner. al ı tanımaz kimse. sadece köpek tanır. (helal olsun koçum) spawn ile gider.  




spawn eski patronunun cephaneliklerinden birini patlatır. jason ı dövmek için  çatıdan mekana dalar. orda jasonı da terry yi de tokatlar. terry ''abi sen öldüğünde wanda çok üzgünd teselli ettim meh meh'' diye biraz densizlik yaparken olay yerine o kızıl saçlı beybi gelir. deri taytla falan gerçekten de güzel gelir ama spawn kin yapar taş gibi kızıl beybiyi öldürür. sonra  bi takım elemanlar gelir hepsini döver.  spawn bi takım güçlerin farkeder bayaa bi şekilli olur. hemen götü kalkar ve clown ile kapışır ama clown violator a dönüşerek spawnın eline verir. o ara cog gelir. ''oğlum sen keriz misin şahane güçlerin var ama kullanamıyorsun'' falan der olaylar gelişir. orada öğreniriz ki cogliostro eski spawnlardandır. PTT 1. Lig hocası gibi spawnı eğitir. 


  bu arada jason ameliyata alınır ve kalbine bi bomba yerleştirilir. spawn jason ı öldürürse virüsü tüm dünyaya salacaktır. (yapacağınız planı sikeyim)  jason wandayı öldürecek gibi bişeyler denir. spawn wandanın evine gitmek için yola çıkar. ki o sahneler cidden süper. spawn motorla giderken clown ona ateş eder. o ara prodigy, metalika, korn vs. o dönemin ekşınlı filme gidecek olayları çalar. (evet bütün yatırımı soundtracke yapmış kerizler)    patlamalar olur her ekşın filminde görmek istediğim şeyler bunlar. arabalı kovalamaç falan yaşanır. 

  spawn eve vardığında jason wandayı yakalamıştır. ''ya cehennem ordusuna katılırsn ya da wanda ölür'' der. spawn çk sinirlenir ve aziz yıldırım gibi tehditler savurur.    ''UEFA çatırdayabilir''  gibi bişeyler geveler. jason wandayı pıçaklar. spawn jasonı döver ama jason ölürse virüs salınacağı için öldüremez zira wandanın kızı ortamdadır virüs yayılırsa o da ölecektir. sanki biz ölmeyeceğiz amınakoym. virüs tüm dünyayı etkiler deniyor spawnın umrunda olmuyor ama kızı görünce ''aa evet tüm dünyaya bu kız da dahil'' diyor.  

  wanda çok manasız hareketler yaparak dirilir. vay sen benim ölmeme nasıl müsade edersin diyerek spawnı tokatlar. meğerse clownmış o. gerçek wanda hala yaşamaktadır.  clown tam wandayı yalarken cog gelir clown cehenneme kaçar. cog peşinden cehenneme gider. bu arada cehennem akıllara zarar ortam. resmen fifa 98 efektleri ile yaratılmış ortam. doom 1 deki alevli bölüm gibi. ya da quake in son adamıyla kapıştığın yer gibi. (liseliler bilmez) 

  neyse spawn da gelir ikisi clownı döver. dünyaya gelirler. tam ''neyse iyi oldu atlattık ya geride kaldı herşey'' rahatlaması anında clown gelip spawna saldırır. yerden yere vurur. (ne dayak yedi lan eleman)  tam kafasını ısıracağı anda spawn clown ın başını keser. (o sahne de güzel) ve gider ayak ''sen git müdürün gelsin'' diyerek şekil yapar. 



 filmin sonunda terry basına bi takım açıklamalar yapar. ''jason dünyayı ele geçirme istiyordu elimde belgeler var'' der. basın da makul karşılar bunu. neyse işte biterken cog bişeyler der. hani böyle bi umut filmin devamı gelirse yol yapayım der gibi ama gelmez. belki arada hala ''acaba deamı gelir mi lan çünkü ona göre bitirdik filmi'' diyorlardır ama gelmez. 97 de çekilmiş film lan gelse gelirdi. yani gelecek ama spawn 2 olarak deil bu filmi en doğru kararı verip yaşanmamış sayarak çekiliyor yeni film. bravo 










4 Eylül 2013 Çarşamba

NİNJALIK:((








 çekyatta ayı gibi yatıp trtsporda   henüz yeni başlamış olan hamburg-  Braunschweig macını izliyordum. çok sıkılıyordum. odada canı en az benim kadar sıkıldığı amaçsız uçuşundan belli olan bir sinekle başbaşaydım. o an çok makul, gayet yapılabilir bi hareket gibi geldiği için   sineği havada makasla kesmek için üşenmeden çekyattan kalkıp gidip makası aldım. çünkü ben Jubei ile Samurai Shodown 2 yi bitirmiş adamım. (ukyoya iki raundda da pörfek çekerek)








bunu yapabilmem gerekir. bilen bilir sert oyundur Samurai Shodown 2. nakoruru, wan fu, genan falan sikör karakterlerdi huzur vermezlerdi insana. hele işi oyunun başlarında hakemlik yapmak ölmeyen elemana ''bravo abi kazandın'' ölene de ''sen kaybettin birader'' demek olan kuroko bi ara (sanırım 6. adamı dövdükten sonra) ne gereği avrsa gaza gelip ''ooo yamansın delikanlı gel dövüşelim'' falan diyor o eleman cidden aşırı sıkıntı bi tip. zor dövülüyor. bakınız aşağıda tam bir esnaf yancısı gibi ''tabi bu gezi olayları falan en çok sizin işleri etkiledi di mi abi'' gibilerden geyiğe girmeye çalışıyor.






sanırım sinek de çok sıkıldığı için daha da yakınımdan uçmaya başladı. evet haklıydım hayvanın canı benden daha çok sıkılıyordu. ''ne olacaksa olsun lan adam makasla beni havada keseblirse cidden klas hareket olur gider ayak heyecan katar ömrüme'' diye düşündü herhalde... ilk bir kaç denememden sonra gerçekten de yaklaştığım anlar oldu. bana birkaç deneme gibi gelen sürenin 45 dakika olduğunu maçın ilk yarısı bitince anladım. 45 dakika boyunca ''ne yapıyorum ben amınakoym ya'' diye düşünmemiş olmam da üzücü evet. devre arası denemelerime ara verdim. sinek de anlayışla karşıladı biraz uzakta uçmaya devam etti. ikinci yarı başında biraz maça baktım. Braunschweig adı zor okunan takımın bundesligadan banko düşmesi geleneğini sürdürecek gibi. Greuther Fürth gibi Karlsruhe gibi...



 ikinci yarı sinek tekrar bacağıma yüzüme falan konmaya başladı. ''hadi abi bitirelim şu işi'' der gibi. makasa uzandım bi yarım saat kadar daha denedim, olmadı. şimdi düşünüyorum da iyi ki olmamış amınakoym. evde kimse yokken havada makasla sinek kessem önce sevinçten aklımı çıldırırım. ama kimseye inandıramam, dev palavracı muamelesi görürdüm. ''dün makasla havada uçan sineği kestim'' dediğimde en basitinden ''he abi muhakkak oyle olmuştur'' der çevrem. iyice delirirdim. iyi oldu.

 sanırım sinek de hala ''dur biraz da şuraya konayım'' diyerek amaçsızca uçuyor.





11 Ağustos 2013 Pazar

KOYDUK MU?

 sabah balkonda oturmuş akşamdan kalma karışık çerezi yiyordun. o gece SKOL içmeme rağmen neden bilmiorum kajusu bol bir karışık çerezdi. 2013 yılının gizemli olaylarından biri de bu evet. normal şartlar altında SKOL ile yenen kajunun infilak etmesi gerek (kola-mentos gibi) ama etmemişti bir gece önce. sabah kalktığımda kuruyemişi balkonda masada duruyor bulunca da kahvaltı amacıyla kajularu ayıkladım. günün ilerleyen saatlerinde şam fıstıklarına dadanıp  en son yine acıktığımda leblebileri yiyerek beslenmeyi planlıyordum...beslenmemi sikeyim.




o sırada  lodos adlı erkek bir labrador (yukarıdaki fotoda diğerini koklayan eleman)  bende kalıyordu. çünkü ''aa bayramda burda mısın sen? gitmiyor musun bi yere, memlekete falan... haa tamam o zaman biz sana köpeği bıraksak bakar msın'' dendiğinde evet demiştim. lodos 9 aylık ve tez canlı olduğu için aşırı hareketli bi eleman. ''dur oğlum yapma oğlum'' dedikçe daha da manasız hareketler yaparak heyecanlanıyordu. hiç bişey yapmasa gelip karşımda çok dik bakarak furrrıp fırrrııp diye duvarı yalıyor. hiç anlam veremiyorum hareketlerine.  haa eylenceli adam o ayrı. balkonda ''aaha puşt seni kıllı seni meheheh'' diye anıra anıra gülerek onunla oynamaya başladım.  eleman daha da gaza geldi elimde tuttuğum fıstığa ulaşmak için havlayarak atlayıp zıplamaya başladı. ben de daha bi gaza geldim ''ahah yaraaamı alırsın ahahaha'' diye gülüyordum ki karşı binanın camından çok nefis bir beybi belirdi. (ama onun fotosu yok. ''amınakoym köpeğin foto var kızın yok skeyim senın yazacağın blogu ''diyenlere saygım sonsuz ben olsam derdim yani) böyle yeni uyanmış gibi saçı falan dağınık gözleri Benicio Del Toro giibi.  burada cidden çok özür dilerim. gerçekten ben de istemezdim o nefisbayanın fotosu yerine Benicio Del Toro fotosu şeyetmeyi ama yapacak birşey yok :((




  gözler böyle gibi. onun dısında sarışın dalgalı saçlı ve adam olmayanı. sakalı falan da yok. ya böyle tarif edince iyice pis oldu ama gerçekten de çok güzel kız lan.  bu pezevekten ''yeni uyanmış adam gözü'' konusunda bir dünya markası olmasaydı keşke ama olayı çok net anlatabiliyor işte.  neyse...


''rica etsem biraz sessiz olabilir misiniz'' dedi gayet kibar bir şekilde. beni sabah biri köpek sesleri eşliğinde ''ahaha zıpla lan hahah babayı alırsın'' diye ayı gibi gülerek uyandırsa küfür ederim. ama o nefis olduğu kadar nazikti de. bi süre sabit baktım. o ara köpek elimden fıstığı aldı yuttu. gelip tekrar elimi yaladı. ben hala sabit bakıyordum. kafamdan ''sizi rahatsız ettiysem çok özür dilerim'' demek geçiyordu ama ağzımı açtığımda sadece ''hav'' dedim! kız ya ''tamam'' olarak algıladı ya da zaten bir cevap beklemiyordu. içeri girdi. köpeğe baktım. yüzüme bakarak havladı. sanki ''abi az önce aynı boyleydin ya aha aha '' der gibi. çok acaip bir şekilde yaptığım köpek taklidini bana köpeğin taklit etmesi gibi. inception gibi ama değil. daha çok aynadan  berberin arkandan tuttuğu aynadan yansıyan ensene bakman gibi. bak o olur. inception falan çok iddialı oldu ama berber diyince makul oldu.






içeri geçtim. tüm gün ''neden o kızın suratına havladım lan ben?'' diye düşündüm. o esnada daha önceden planladığım gibi şam fıstıklarını da ayıklamaya başlamıştım.  bi süre ''maç başlayana kadar leblebiye de geçecerim heralde'' diye düşündüm ama sonra tekrar ''o kıza neden havladım?'' diye düşünmeye devam ettim. sonra maç başladı. ibo geldi. hamite küfür ede ede maçı izledik. drogbanın golünde hayvan gibi sevindik. aynı kızı yine rahatsız etmiştim. ''lütfen biraz daha sessiz olabilir misiniz?'' diye rica etti. bu sefer havlamayacaktım. sadece ''tamam'' dedim. ama o da ''ımım'' gibi bişey olarak çıktı. ne dediğimi anlayamamış gibi baktı. (yok bi de anlayacaktı amınakoym!) tekrar ettim ''rahatsızlık ettiysem özür dilerim''  kız içeri girdi. bu kez havlamadığım için gururluuydum. lodos geldi öten plastik kemiğini attım yakala oğlum dedim. sklemedi. olsun canı sağolsun. 

haa bi de KOYDUK MU?