11 Ocak 2014 Cumartesi

hiç bir kızı etkilemeyecek filmler serisi no: 27











  Behmen  Von Bleibruck  (Nicholas Cage)  ve Falson  (bu da Ron Perlman kişisi) haçlı seferleri sırasında arap arap memleketlere adam dövmeye gelen iki şövalyedir. Behmen Von Bleibruck gibi bir adım olsa kafamı black metalden kaldıramazdım. şahane isim. etobur dinazor adı gibi amınakoym.

  neyse  filmin ilk 15-20 dakikasında sürekli bi kavga gürültü. o ara Nikılıs bazı şeyleri sorgular gibi aslında ama sorgulamaz çok boş baktığı için biz ''herhalde bişeyleri sorguluyor'' deriz. daha net açıklayabilmek için foto giriyorum: aşağıdaki fotodaki gibi manasız bir ifade ile gezer... ( Ron Perlmana da cidden yazık lan. )







  yine bir gün bi kaleye saldırırlar. çünkü o dönem gerçekten de yapacak başka birşey yoktur. insanların çok canı sıkılmaktadır bu yüzden bi kısmı kale duvarlarından taş atmak, aşağıdakilere kızgın yağ dökmek ile eyleşirken, kalanı da o kaleye saldırıp duvarlara, kapılara falan vurmaktadır. böyle böyle günlerini geçirmişler o dönemde

  bizim de çok canımız sıkılabiliyor ama neyse ki zaman geçirmek için hayvan evladı gibi kale duvarına dan dun vurmaktan başka seçenekler var günümüzde.  gerçi çok da yok lan şimdi düşündüm de benim de hayatımda en büyük heyecan 22.00 dan sonra alkol almak. normalde arıyorum eleman getiriyor.

   kapıya bira getiren mekanıı geçen hafta aradım. ''bu gece dükkan kapalı canım. cenazemiz var kayınpederi kaybettik'' dedi. canım diye hitap eden esnaf ne kadar çirkin bi olay olsa da medeni gibi anlayışlı gibi ''haa başın sağolsun abi'' dedim. bi 5-10 saniye sessizlik oldu. ''yaşlıydı zaten. Kore gazisiydi'' dedi. kafada net bişey oluşmadı o an Koreye kaç senesinde asker gönderildi bilmiyordum. ( haa sonra baktım 1950-53 arasıymış. 60 sene evvel boru deil. eleman net yaşlıymış yani.  )  hiç birşey demedim. ''ben de sigara içmeye çıkmıştım sen aradıgında'' dedi. ''abi tekrar basın sağolsun rahatsız ettim iyi akşamlar'' dedim. ''iyi akşamlar canım'' dedi kapattım. onun da çok canı sıkılıyordu belliydi.






Kaleye saldırırken vurdu kırdı arasında Nikılıs bi kadını (rahibeydi sanırım. ama olmayabilir de bilemiyorum)  yanlışlıkla öldürür ve çok üzülür. ardından Nikılıs ve Falson ''biz ne yapıyoruz lan böyle?'' diyip ordudan ayrılır. işsiz işsiz gezerler. gittikleri köyler paso vebadan kırılmış köylerdir. resmen Medieval Total War da salgın yemiş memleketler gibi.( bu arada Medieval 2 nin modu Call of Warhammer efsane lan. )




bu köylerin birinde elemanların haçlı ordusundan firar ettiği anlaşılır ve onlara bir seçenek sunulur. ya size verilen görevi yaparsınız ya da sizi yıpratırız denir. görevi seçerler. görev cadı oldugu ve vebanın sebebi oldugundan şüphelenilen bir kızı bi takım rahiplere götürmektir. bi ara Nikılıs  ''öyle şey mi olur arkadaş hangi çağda yaşıyoruz'' falan der. hahaha kerize bak amınakoym. ortaçağda bile anadolunun ücra köyüne yeni atanmış idealist laik öğretmen şekli peşinde.  oysa biz daha filmin açılışında cadılı olaylar gördüğümüz için kafalar çok nettir. zerre şüphe duymayız.


yanlarında bi rahip, bi esnaf bi asker eleman bi de genç bi eleman daha alıp kızı kafese kapatıp yola çıkarlar. kız yolda Nikılısa ''ya hoff ben masumum aslında ama beni çekemiolar yhaaa'' gibilerden bişeyler der. nikılıs inanır. yolda hr gün bi fantastiklik olur. elemanlara kurtlar saldırır, esnaf ölür. (çok da üzerinde durulmaz) biri olmadık şeyler görüp asker elemanı çok saçma bi şekilde öldürür falan... ama nikılıs hala ''bence cadı diye bişey yok. çok saçma abi sene olmuş 1400 hala nelerle uğraşıyoruz yeaa'' der. gerçekten ağır kerizdir.

bi şekilde rahip, nikılıs ve yancısı manastıra ulaşır. fakat tüm keşişler aynı hastalıktan ölmüştür. o ara ne alakaysa kızdan çok kıllanırlar acaba cadı mı lan gerçekten de diye. sonra kız gerçekten de fantastik çıkar. çok kötü efeklerle ateş saçar. sesi birden en arka sırada oturup ''oğlom sözde uofo kuposo vorso bözdö dö emenike vor'' diyen  liseli gibi kalınlaşır. o ara rahip bağıra bağıra incil ( ya da başka bişiy ama incildir lan o kesin) okur. kız normale döner. film biter. tüm dünyada bu filmi izleyenlerin yarısı otobüste izlediği için ''uyuyim biraz bari susurlukta mola da uyanır tost yerim'' demesi ile son bulur.  




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder