hiç bir kızı etkilemeyecek filmler serisi no: 16

şimdi öncelikle bu tam da ''hiç bi kızı etkilemeyecek film'' şeysinde değil gibi. yani şimdi bi daha düşününce bu filme ''yhaa çok güzel yhaa masalsı bi ortam'' diyecek bi kamyon dolusu bayan kişi bulunuyor. ve ne yazık ki bahsi geçen dişi yılansı bişiyse üremek için biz bunları çok makul karşılayabiliyoruz. gerçekten de çok üzücü bişey ama doğada üremek için daha büyük zulümlere katlanan bir çok canlı var. en azından tavus kuşu değiliz ve dişileri etkileyip skora koşabilmek için zeki müren gibi gezmiyoruz. ya da ne biliyim aslan maslan değiliz seksleşebilmek için önce hemcinslerimizin kuyruğunu götünü başını ısırmamız gerekmiyor. insanlık belki zamanla bunu da aşacak. umudum var benim


neyse filme dönüyorum. bu da küçükken izleyip denyo gibi ''aaa ne güzel'' dediğim fakat sonradan izleyince (neden izlediysem artık?) çok ağır kürek gelen bi film. 91 tarihli Spielberg filmi. robin vilyıms julia roberts falan da var. yani sikko bi film olması için gayet müsait malzeme var.


robin vilyımsın oynadığı peter iki çocuk babası işinde gücünde bi kişidir. paso işindedir hatta. ama ne iş yaptığını bilemiyorum. filmde söylemiyorlar. artık yönetmenin söylemeye utanacağı bir iş mi yapıyor robin vilyıms, pezevenk midir fenevbahçe yöneticisi midir bilemem. orası çok da mühim deil zaten. neyse peter paso işinde gücünde olduğu için çocuklarına zaman ayıramaz. oğlunun beyzbol maçına gelemez falan. zaten beyzbol maçına kim gidiyor cidden hiç bilemiyorum. ben daha evladının maçına giden ana baba göremedim bir holivud filminde. oyuncuların anasının babasının bile sklemediği bi spor ama fil, at köpek falan beyzbol oynadığında stadlar doluyor. gerçi ben olsam ben de köpek falan beyzbol oynadığında giderdim izlemeye orası mantıklı.


bir gün çocukları kaçırılır. cam çerçeve açıktır. peter çok acaip olur üzülür falan. sonra kanatlı falan ufak bi peri olan Tinkerbell gelir. julia roberts oynadığı için yarısı ağız olan bu karakter petera ''neverlande kaçırıldı evlatların gel kurtaralım hacı'' falan der. peter da tabi ki kıllanır. (mantıklı) ama gider tabi neticede baba yüreği yanıyor falan deriz izlerken. neverlande gidince ortamın sakinleri (ki onların da alayı çocuk) acaip sevinir ''oooo peter geldi vay peter geldi'' diye. ama bekledikleri peter kendi yaşlarında bir çocuktur ayı gibi adam gelince bi kıllanırlar. hatta oranın muhtarı gibi bişiy olan rufio adındaki piç (şu aşağıdaki piç) petera gider yapar. ''vay sen nasıl peter pansın da uçamıyorsun'' falan der.


bu arada rufioyu oynayan elemanın kariyeri nasıl gitmiş diye IMDB den baktım cidden çok üzücü. ağır sikko işlere girmiş bi Akasya Durağında oynamadığı kalmış. resmen çileler çekmiş hala da sürünüyor. beter olsun.







şimdi 40 yaşında her hangi bir mantıklı insan bi ergen kendisini ''uçamamak'' ile itham ettiğinde pek takmaz kafasına en fazla tokatlar falan ergeni. ama robin vilyımsın canlandırdığı her karakter gibi peter da denyonun önde koşanıdır ve sanki memlekette herkes uçuyor da bi kendi uçamıyormuş gibi çok üzülür.

peter uçmak için çareler ararken çocuklarını kaçıran korsan kişi Kaptan Hook da peterın oğluna süper iyi davranmaktadır. beyzbol maçı düzenler falan... o ara pitır aile çok önemli falan diye düşünürken uçmaya başlar. çocuklar acaip sevinir ''ooo pitır uçuyor elelelele volololoo'' diye şebeklikler yaparlar.


90ların tırt filmlerinde şişman neşeli zenci çocuk oynatma zorunluluğu da olduğu için her on dakikada bir aşağıdaki çocuk bi şebeklik yapar. işte pasta yerken tıkanır, osurur, kafasını bi yere çarpar falan...






hayırlısıyla peterın uçmayı öğrenmesi ile gidip kaptan hook ve korsanlarına saldırır çcouklar. robin vilyıms eşek kadar adam olmasına rağmen '' ne yapıyorum lan ben? çoluk çocukla resmen holiganlık yapmaya gidiyorum'' diye düşünmez. çok normal karşılar herşey gibi bunu da. gerginlik esnasında rufio ölür. peter hooku döver çocuklarını alır memleketine döner. filmin finalinde bundan sonra süper ilgili bi baba olacağı mesajları verilir.