1 Eylül 2010 Çarşamba

merhaba hüzün mevsimi sonbahar




blog şeysine başlayalı bir sene olmuş lan. bayansal olarak (bayansal gerçekten de saçma bi tabir oldu evet farkıdndayım bazı şeylerin. daha girişte bu kadar sıçmasaydım keşke. neyse) zerre hayrını da görmedim. gerçi paso ''adamlarla içmeye gittim'', ''ibne fener'' falan yazıyorum şimdi düşününce çok da büyük beklentilere girmemem gerekiyormuş en baştan. keşke şu bi sene içinde fırtınalı ayrıılklar, denizleri aşan kavuşmalar (merhaba deniz ♥ ) falan yaşasaydım. böylece yaşanmışlıklarımı yazardım. hiç olmassa posta ayarı bi gazetenin pazar ekinde yazardım.

ama olmadı öyle olaylar. Durmuş Ali Ulutaş askere gitti o fırtınalı ayrılık olarak sayılmaz gibi pek, arada gürkan içmeye geldi karşıdan. o biraz denizleri (tekrar merhaba deniz ♥ ) aşan kavuşma şeysine uyuyor. ama çok da uymuyor sonuçta ayrın meydın dinleyen bi adam o. sayılmaz.


tüm bunları vileda kovası almaya gittiğimde düşündüm. 26 yaşında sağlıklı bir erkek tatil gününü vileda kovası almaya giderek harcamamalı aslında, ama bu benim deil toplumun ayıbı.

bundan sonra son baharın getirdiği hislilikten ekmek yemeye çalışıcam buna da ayı gibi daha 1 eylülden başlayacağım evet. saygılar...

2 yorum:

  1. o gün marketten viledanın yanında sabun falan da aldın di mi? temizlik lan yanlış anlama!

    YanıtlaSil
  2. vileda kovası tamamen temizlik amaçlı alındı. sıkıntı olmasın

    YanıtlaSil