15 Kasım 2010 Pazartesi

seks pınarı




''tabi abi şuanda görüğümüz yıldızların mesela çoğu milyonlarca yıl önce yok olmuş ama ışığı buraya yeni ulaşıyor. uzay öyle acaip bi şey'' muhabeti dönüyordu. zaten kafam inceden nal gibi olmaya başlamıştı bir de sabah okunan posta gazetesinin ''biraz da bilimsel olaylar verelim'' haberi etkisiyle uzay geyiği mekana geldiğimden beri dönüyordu. şu hayatta en uzak olduğum geyik olan evrenin sınırları geyiğinde anlamamazlığın dibine deydirmiştim artık. çok malca bi ifade ile dinliyordum sadece. bitsn bu çile der gibi bir halim vardı. paralel evrenlerdeki binlerce diğer Andaç Esgel den hiç biri bu kadar mal bi durumda deildir eminim. (evet fringe çok güzel dizi. ayrıca merhaba ebru ♥) şimdi tam anlatamıycam bu ifadeyi. o bakımdan anlamamazlık konusunda ülkemizin en büyük yeteneği Halil Ergün ün fotosundan faydalanıyorum. aha aşağıdaki gibi bi ifade düşünün:



bunun gibi bi ifade. bu elemanın 26 yaşında çok kaslı, kel, mavi gözlü çok süpersonik bi insan olduğunu düşünün. hisli falan da ayrıca. ama kararında hisli. öyle ibne gibi hisli deil. neticede süpersonik biri gerçekten de. (evet bayanlar düşünsün bunu.)

ben anlamamazlığın pençesinde kıvranırken (üff ne sikko bi tabirmiş bu) çok nefis bi bayan ''bu sandalye boş mu?'' diye sordu. o derin anlamamazlık halinden çıkıp da cevap veremedim. zira o an bags baninin uzaylı bölümlerinde çıkan kafasında roma miğferi olan (nedense?) marslı eleman ve yeşil köpeğini düşünüyordum. bi saattir yarak gibi uzay muhabeti yapıldığı için kafa oralara gitti tabi doğal olarak. bayan nefisti ama. böyle minyon (elbette), latin kasa (göte bakan bi kişiyim. hangimiz deiliz ki?), çekik gözlü mega bişiydi. şimdi tam anlatamadım ama böyle 50li yıllar dişisi gibi inceden.

zati nasıl bi dönemse 50ler herkes kütür kütürmüş maşşallah. (yani benim kafada öyle bi algı var) o dönemde yaşasam aklımı çıldırırdım. gerçekten de o yıllarda tüm bayanlar böyle kükrüyormuydu soracak kimse de yok çevremde. (çok şükür emekli öğretmen deilim) şimdi aklıma gelen o yılların tanığı sadece annaanem var. onun da zamanında 50li yıllar kadını olduğunu düşününce benim kafadaki algı biraz abartı gibi geliyor. sonuçta eliyle sürekli dürtüp ''börek de yi kızanım'' diyen bi insan annaanem. (kızanım: bir trakya nidası. lan o deil de Spartacus de trakyalı, anaanesine baklava için ceviz kıran bi insan olarak ben de trakyalıyım. garip tabi biraz)

bi ortamda içerken bi şekilde aklıma anaanem geldiyse gerçekten de kalkıp eve gitmem gerekir. bu yüzden hacı ben kaçıyorum diyip kalktım. normal adımların iki katı uzunluktaki mega sarhoş adımlarıyla yaklaştığım taksicinin yüzünde güller açtı resmen. yolda ''abi gözünün kanı gözüküyor. içip içip karısını çocuğunu döven bi adamsındır sen'' dedi. gözlerimin önünde taksici adeta bir teyzeye dönüştü. nasıl tırt bi halüsinasyon (üçüncüde doğru yazdım sanırım. yine olmadıysa da skimde deil artık) lan bu? ''tıpkı şizofren bir dahi gibi bi takım halüsinasyonlar mı görüyorum acaba'' diye düşündüm ama o da pek mümkün deil. zati konusurken dürttüğü vites dizime deyiyor paso. ne yazık ki fazlasıyla gerçekti taksici.

eve yaklaşınca hem midye dolma yemek hem de taksicinin pis geyiğinden tiksindiğim için indim. midyeci eleman denyo olduğu için sıktığı limon gözüme kaçtı. gözüm yandı, kısa bir süre için kör gibi oldum. görme duyum gidince diğer duyularım süper gelişir sandım ama pek bi şey olmadı. (sen de yalanmışsın Daredevil)





midyeciye taksiciden para üstü olarak aldığım parayı uzattım. ''abi bu ne yaa?'' dedi. baktım turuncu bir on liraydı.

adamlarla içilen bir gecenin finali elbette taksicinin geçirdiği sahte para oldu. ne olacaktı seks pınarı mı? gerçi o minyondan ekmek çıkabilirdi lan belki? (çıkmazdı) bilemiyorum. evren gerçekten de bilinmezlerle dolu.

1 yorum:

  1. Bu en iyi yazılarından biri mi yoksa bayadır bloguna girmediğim için mi açıp gördüğüm ilk yazı hemen şahane geldi bilmiyorum. Ama yok, ziyadesiyle iyi hakkaten.

    YanıtlaSil